Ankara Eski Kitap Satan Yerler

Ankara eski kitap satan yerler;

- Kızılay Sahaf: Ankara'nın en eski sahaflarından biri olan Kızılay Sahaf, 1950 yılından beri hizmet vermektedir. Kızılay Sahaf'ta tarih, edebiyat, sanat, felsefe gibi pek çok alanda binlerce eski kitap bulabilirsiniz. Ayrıca plak, kartpostal, pul gibi koleksiyon ürünleri de satın alabilirsiniz.

- Sahaflar Çarşısı: Ankara'nın Ulus semtinde bulunan Sahaflar Çarşısı, 1980 yılında kurulmuştur. Sahaflar Çarşısı'nda yaklaşık 40 sahaf dükkanı bulunmaktadır. Burada Osmanlıca, Arapça, Farsça gibi dillerde yazılmış nadir eserlerin yanında modern Türkçe eserler de bulabilirsiniz.

- Kitap Kurtları: Ankara'nın Çankaya ilçesinde bulunan Kitap Kurtları, hem yeni hem de ikinci el kitap satan bir kitapçıdır. Kitap Kurtları'nda edebiyat, tarih, sanat, felsefe gibi alanlarda çok sayıda kitap seçeneği bulabilirsiniz. Ayrıca online sipariş vererek kitaplarınızı kapınıza kadar getirtebilirsiniz.

- Online kitap sitelerinden eski kitap almak: Eğer internet üzerinden eski kitap almak istiyorsanız online kitap sitelerini tercih edebilirsiniz. Online kitap siteleri sayesinde aradığınız eski kitabı kolayca bulabilir, fiyatlarını karşılaştırabilir ve güvenli bir şekilde satın alabilirsiniz. Ayrıca indirimler, kampanyalar ve ücretsiz kargo imkanlarından da yararlanabilirsiniz.

Ankara Kitap Alan Satan Sahaflar

Ankara eski kitap alan satan sahaflar açısından zengin fırsat sunan bir şehirdir. Başlıca sahaflar; Nevzat Sahafevi, Başkent Sahaf, Kızılay Sahaf, Olgunlar Sahaflar, Karanfil Sahaflar, Ankara Sahaf ve Eski Kitapevi, Anadolu Sahafçılar Çarşısı.

Tavsiye Eski Kitap Oku

Sayfa içeriğine tıklayarak, kategorilerine bakmaksızın eski kitaplar kısa tanıtımlarını okuyabilir, fikir sahibi olabilirsiniz. İlgi alanınız dışında yeni tanışacağınız kitaplar için TIKLAYIN.

Eski Kitap Satan Sahaflar Nerede?

Ankara eski kitap satan sahaflar nerede sorusu için; lokasyon olarak şehrin en bilinen yeri Olgunlar Sokaktır. Yalnızca kitap değil, plak, dergi gibi materyallere de ulaşım söz konusudur. Şehrin diğer bölgelerinde ise; Yenimahalle Devri Alem Sahaf, Cebeci Güven Sahaf, Ulus Kitap Köşkü, Tunalıhilmi Orhun Kitapevi, Bahçelievler Saray Sahaf, Kavaklıdere Gezer Sahaf bilinen sahaf ve eski kitapçılardır.

Tam Liste Sahafları Görmek İçin TIKLA.

Antika Kitap İncelemeye Ne Dersiniz: Tercüme-i Kenzü'l-İştihâ



19 Mart 2024 / https://eski-kitap-al.blogspot.com/

"De niz" De'yi ayrı yazdım. Dahi anlamına gelsin diye...

"Her sandalye bir olaydır," der Liebzig. Milyonlarca yıl öncesinden gelen maden filizinden çivi ve belki yüzlerce yıl önce tahta olacağını bilen bir tohum, bir gün buluşur ve bir ustanın elinde sandalyeye dönüşür. Tanrı, böyle yazmıştır. Hatta; kimin ne zaman, ne kadar o sandalyede oturacağı ta en baştan bir yerlerde kayıt altındadır. O nedenle olmasını dilediklerimizi değil, olanları yaşarız. O nedenle istediğimiz kişiler değil, iyi ya da kötü ihtiyacımız olan kişiler etrafımızda olur. Bu kötü kişiler tanrının bize bir dersidir. 

Kaderi saptırmak isteyen, kaderi kendi menfaatine çevirmek isteyen kötü kişiler  ise, olacakları en fazla geciktirir. Güçleri o kadardır, sonuçta yine tanrının çizdiği kader devreye girer ve o çivi ile o tahta buluşur, misafirlerini bekler.
...
Hiç birini daha önce tanıdığınızı hissettiğiniz oldu mu? Üstelik sadece gözlerini görerek? Tam insan içine çıkmaya karar verdiğiniz o kendini yeniden keşfetme aralığında...
 . 
Ve bir kapının gerisinden gözgöze gelmekle başladı benim şu an anafor içinde olmama sebep o tılsımlı an.

Gözlerden önce ruhlar tanıştı veya tanışmıştı sanki. Öyle bir hisse boğuldum o gün. Ve o günden bugüne hiç bir kimse ve hiç bir şey onun kadar canımı yakmadı, her gün ama her gün en az bir kere boğuldum sayesinde.

Adını sonra öğrendim tabi. İşte o günden sonra her gün belki de, ne zaman kapıdan çıkıp gitse, hep anında hasreti içeri girdi. O günden sonra, aslında her dakika hasretin kendisiydi. Tuhaf şeyler yaşattı hayat bana o günden sonra. Hayatın kendisi tuhaftı ya zaten; sen daha ne gördün ki der gibiydi... 

Pek çok şeyin idrakine geç kalınca insan, aklının tek şeyle meşgul olduğunu kabul edemiyor ve doğal olarak  bu aşamada olmasına imkan verilmemiş bir aşk gözüyle bakınca, insan o hengamede daha çok bocalıyor. Keşke kader başka çizilseydi diyor. Diyor demesine de biliyor ki, bu öyle çok can yakıcı bir durum ki, artan acılar nedeniyle ekseri tek taraflı kalması ve yaşanmasını çok mantıklı bulmaya başlıyor bir süre sonra insan. En azından acı çeken sayısında önemli bir kazanç var diyorum, kendi acılarımı kendim çoğaltarak ben de.

Yine de tek taraflı olunca, tek taraftan bakınca her ayrıntı başka okunuyor, ama idrak zamandan daha çok çalıyor. Artık her karşılaşma vakitsiz, her uzaklaşma sevmek suç değil mantığıyla devirdaim yapıyor. Zaman boşa akıp gidiyor yani. Mecburi uzaktan sevmek, böyle bir hengame nihayetinde.

Başka açıdan bakınca; bir insanın hayatına dahil olmak bu kadar kolaymış, bu aynı zamanda o kişinin hayatını mahvetmek için yeterli bir adımmış diyorsun.Tabi, niyet bu ise. Oysa her seven fedakardır, sevdiği, değer verdiği biri için onun menfaatine direnç gösterir. Kendini durdurur... "Sevmek" dersin, onu elde etmekse, bu kendi nefsinin menfaatidir, asla sevmek tanımını içermez, kendini seviyordur aslında. Oysa; sevmek, karşındakinin menfaatini düşünmektir. 

Varsın, böyle geçsin günler, şunun şurasında kaç gün daha buradayım ki dedim hep. Bu fikrim hep yüreğime baskın geldi. Sınırlı sayıda olan günler bitene kadar bir melek olur en azından etrafımda diye düşünüyordum. Zaten; melek gören, cenneti görmüş demekti. Bu bile yeterdi bana. 

Etiketler; Sizden Gelenler,


Bursa'nın İşgali Ölüm Yıldızını Söndürdü

Mustafa Kemal Paşa'nın yaktığı meşale ile 1919 Haziranında görevinden feragat eden Gümülcineli İsmail Bey'den sonra, Bekir Bey yılgın, bitkin ve korkmuş halkı canlandırmak maksadıyla maneviyat yükseltmeye başladı. Sürgün yemiş mücadelecilerin geri gelmesini sağladı. Fakat, Damat Ferit Pasa'yı pek hesaba katmış olmamalı ki, onun bu çalışmalarını etkisiz hale getirmek için Vali Nemrut Mustafa Paşa'nın ataması ile denge tekrar değişti. O da alehte davranan tüm Nigehbancıları azat etti bir günde. Doğal olarak Yenişehir ve Karacabey onlar yüzünden karıştı. 
Bursa'da bunlar yaşanırken, İstanbul Harp Divanı, Mustafa Kemal ve arkadaşları için mahkumiyet kararı aldı. Sağduyulu sınırlı sayıda insanı kahreden yalnızca bu olmamış, Yunan ordusunun başarısı için dua edenleri de görmüştük ne yazık ki. Bunu sindiremeyenler, birleşme çağrısının merkezine yani Anadolu'nun içlerine gitme kararı aldı. Durup güç yitirmektense, zayıf umudun peşinden koşmak yeğdir dediler. Mustafa Kemal Paşa'nın izinden gitmeye önce birer ikişer sonra ise artan sayılarla gitmeye başladılar. 
Bazıları bulunduğu yerden direnişe devam kararı için Ethem ve kardeşlerine katıldı. Gerekçeleri orduya bağlı olmak istememekti. 
Ben de bir karar aldım o günlerde. Vatan mudafası için Mustafa Kemal kararım vardı. Ama bunu aileme nasıl açıklayacaktım, karşılaşacağım gaiz beni kesin eve mahkum edecekti, biliyordum. Biliyordum, onları ikna etme teşebbüslerin beyhude çabanın ta kendisi olacaktı.
Ölüme aşık bir kuşağın ferdi olmak, yaradanın sizi habı nuşinlerden uyandırmak için sınamaların bitmediği, herkesin kendi gerçeği üzerinde durmaya cesaret gösterdiği sallanan bir köprüde olmak demekti. Bu kendini feda etme derecesini ölçen bir insan için yazılmış kaderdi ve ben de gördüklerimden sonra artık o çizgideydim şimdi. Bir insanın içinde doğanı öldürmesi imkansızdı ve galiba gelecek günler bunun doğruluğunu kat ve kat ispatlayacaktı. 
Tam bu sıralarda Balıkesir işgal edildi. Ardından Erdek ve Bandırma. Ve Gemlik Limanından çıkan İngilizleri gördük. O gün Karsak Derbendinde dokuz kişinin ölümüne şahit olduk.
Bu olayla birlikte bir an önce şaşkın, bitkin, çaresiz ve korku dehşetinin donuk yaptığı insan olmaktan sakınmayı ödevleştiren kudrete uzanmayı ve zarar veren düşmanın tahriklerini bizi harekete geçiren telkin yapmalıydık. Bu o kadar açık görülüyordu ki, sanki başka seçeneğimiz yoktu.
Bekir Sami Bey ve Vali Muhittin Bey, yanındakilerle İnegöl'e geçtiği gün dediler ki;
-Bursa'nın işgali üzerine Ankara Meclisine siyah şal asıldı. Kurtuluşa kadar inmeyecek!
Bir kaç cesur insanın kurtuluş uğruna vereceği mücadele ile övünme zamanı değildir, kendimiz ve vatanımız için atılacak ilk adım belki zordur, ama mazinin bir dakikası bile bu uğurda çabaya acilen dönüşmelidir. Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Vatan uğruna ölmek nedir ki? Bilmem kaç okka beden hantallığından kurtulmaktan başka diyordum kendime. Zaten asumani bir gökyüzünün ardından gelen akşam çıkmıştım Bursa'dan. O son gündüzde; büyükbabam, hayatı kararların değil kararsızlıkların belirlediğini söylemişti. Bir günde olanlar bile; kızgın ve çılgın kararlar almamıza yeter olmuştu.
Kimse ama kimse gelecekte bir gün habbeyi kubbe yaptınız diyemezdi bize. Hiç kimse, ölüm yıldızını gökten yere indirme konusunda bu kadar azimli, bu kadar mahir ve bu kadar istekli olamazdı. Bir gün zaferle geri dönmenin verdiği heyecanla şimdi buradan on dört yaşında iken gitme kararını tatbik etmek kalıyordu.

Unutmam ne mümkün; iki yıl önce bir sahra sedyesinde iki askerin taşıdığı yaralı babamı getirmişlerdi eve. Bir bacağı yoktu. Sanki; daha beterini gördüğümüz bu savaştan geriye kalana sımsıkı sarılın ve iyileştirin onu diyorlardı. 
Bakalım, benim sonum nasıl olacaktı?
...
Ve SON
Bir, iki veya üç yıl sonrası için çıktığım yolculukta sona yaklaşmıştım. Tarih 1920. Siperde olduğumu biliyordum, gerisini ne vakit sonra hastanede uyanana kadar asla.
İlk uyandığım anları, bir mengenenin arasında kalmış gibi hatırlıyorum. 
Gerisini...
Asla...

Bu anlatılan, 14 yaşında bir şehidimizin kutsal yolculuğundan kısa alıntıdır. Bu minvalde tüm çocuklar için dilekleri sözcüklere dökmeli...
"Bazen bir neden bulmaya bile gerek 
kalmazdı onları sevmek için. İçimizdeki sıcaklıkları yeterdi. İbadete gelmiş gibi, 
usulca yanına sokulur, kendimizle sarıp sarmalar, 
üzerilerine örtü olurduk. Hatta onlar sayesinde onca kötü huyların 
bir zehir  gibi içimizde birikmesini engelleyip, sevgileri 
ile yok ederdik. Hayat, daha iyi anlatmıyor mu 
onları; uyurken ve koşarken sevilir çocuklar, ölürken değil."
  
  

Ankara Üniversite Ders Kitapları

Ankara Üniversite Ders Kitapları. İnternetten ucuz kitap alın: Günümüzde internet üzerinden kitap almak çok kolay ve avantajlı bir seçenek. Birçok online kitap sitesi, uygun fiyatlar, indirimler, kampanyalar ve ücretsiz kargo imkanları sunuyor. Ayrıca internetten üniversite ders kitapları alırken, aradığınız kitabı kolayca bulabilir, yorumları ve puanlamaları okuyabilir, karşılaştırma yapabilir ve istediğiniz zaman sipariş verebilirsiniz

Ankara Eski Kitap Alan Yerler

Ankara eski kitap alan yerler denilince, Olgunlar Sokak şehrin gözbebeğidir. Karanfil Sokak, Bayındır Sokak, Bardacık Sokak gibi yerlerde de arama yapabilirsiniz. Pala Sahaf, Anadolu Sahaf, Emir Sahafevi, Babil, Başkent Sahaf, Ankara Kitapevi, Harbiye, Kehribar, Nevzat Sahaf ve Kitapevi, Çankaya, Olgun Sahaf, Mustafa Sahaf ve Eski Kitap Pazarı, Kızılay Sahaf Çarşısı eski kitap alan ve bilinen yerlerdir.

Öneri Kitaplar
Özel bir gün, bugün doğum günü, masa hazır ve yedi kişilik bu masada şu an soğuk terler döken altı kişi bulunuyor. Az önce oda zifir karanlığa teslim olmadan önce, herkes Madeline'e hediyesini henüz vermiş, yemek masasına yeni oturmuştu ki, o çığlık duyuldu birden.
...OKU►
[eski kitap] [eski kitaplar] [ankara eski kitap] [eski kitap ankara] [ankara eski kitapçı] [eski kitap alanlar] [eski kitap satanlar] [eski kitap alan yerler] [eski kitap satan yerler] [ankara eski kitap sahaflar][ankara eski kitap alan yerler] [ankara eski kitap satan yerler] [eski kitap alan] [eski kitap satan] [ankara üniversite kitabı satan yerler] [eski kitap al] [eski kitap sat] [eski kitap alan sahaflar] [eski kitap tavsiye] [eski kitap öneri] [eski kitap oku] [ankara eski kitap alan] [ankara eski kitap satan] [eski kitap ara] [eski kitap bul]

Copyright 2018 - 2024 | RSS Ankara Eski Kitap Facebook esk:tap